7 Eylül 2011 Çarşamba

KADINLARA KIYMAYIN EFENDİLER.. ONLAR DA, MUTLU YAŞAYABİLSİN..




Hemen hergün neredeyse, bir kadın cinayeti, şiddete maruz kalan bir kadın haberi yer alıyor yayın organlarında.. Gün geçmiyor ki, kurtulunmak istenen bir "eski kocanın" vahşetini, cinayetini duymayalım.. Bu eski kocalar bırakılmayı, terkedilmeyi bir türlü hazmedemeyip, çareyi kadınları dövmekte, öldürmekte buluyor..
O nedenle de, benim "Katil Kocalar" diye isimlendirdiğim yeni bir tür ortaya çıktı. Bu cinayetler o kadar çok arttı ki, doğrusu sebebini merak edip biraz düşündüm.. Çünkü bu kocalar, bu kadınlar ve bu evlilikler hep vardı.. Ama kocalar kadınları yol ortalarında herkesin gözü önünde delik deşik edip öldürmüyordu..
Peki neden? Ne olmuştu da, özellikle son yıllarda kadın cinayetleri bu kadar çok artmıştı?..
Şöyle bir sonuca vardım.. Dinleyin bakın.. Bizim bir önceki kuşağımız yani annelerimiz, evlilikleri boyunca karşılaştıkları her tür sıkıntıya, üzüntüye, mutsuzluğa göğüs gerdiler.. Kocaları onları aldattı, ses çıkartmadılar. Belki aç bıraktı, ses çıkartmadılar.. Şiddet gördüler, dövüldüler, horlandılar yine ses çıkartmadılar.
Bu onların kişiliksiz ya da, zavallı olmalarından kaynaklanmıyordu. Onlarında kendilerine göre sebepleri vardı.. Bir kere aile yapıları evliliklerini bitirmelerine engeldi. Boşanıp baba evine geri dönemezlerdi. Çünkü babaları onlara şöyle demişti:
"Bu evden ya gelinliğinle çıkarsın, ya da, kefeninle".. Yani baba o kadını evine bir kere daha kabul etmezdi. Çok önemli bir gerekçe daha vardı. Ne yazık ki, okutulup bir meslek sahibi yapılmayan, ekonomik bağımsızlığı olmayan, kendi ayakları üzerinde duramayan kadınlar ne kadar mutsuz olsalar da, kocalarına muhtaçtı. Onlara verilen terbiyede, erkeklerin eşlerine bakma görevi olduğu öğretilmişti.
İşte bütün bu nedenler biraraya gelince, o nesil evliliğini bitiremedi, boşanamadı ve mutsuz bir hayata, yani kaderine razı oldu.. Ama herşey gibi bu acı kader de, değişti.. Çünkü sonraki kuşak annelerinin yaşamından kendilerine ders çıkarttı ve ekonomik bağımsızlığını sağlamak, kendi ayakları üzerinde güçlü bir şekilde durabilmek için elinden geleni yaptı. Bunu da, başardı. Hem kendisine hem de, çocuklarına sahip olmayı bildi. Yaşamını sürdürmek için bir erkeğe, ya da, kocasına ihtiyacı olmadığını gösterdi..
İşte kıyamet de, burda koptu.. Kocalar küplere bindi!!.. Hiç böyle şey olur mu canım?? Şu zavallı! kadının bana nasıl ihtiyacı olmaz??.. Ben kocayım, erkeğim.. Severim de, döverim de, yüzünü gözünü morartır, orasını burasını kırarım, bunlarla da, yetinmez bir de, aldatırım... Ben bunların hepsini yapacağım ve bu kadın benimle oturmaya devam edecek. Ne demek gitmek?! Beni terketmek!! Olur mu?? Ben vazgeçilmezim!!, Ben terkedilemem!! O kadın kendisini ne sanıyor da, beni terkediyor?? Ben adamı naaparım?? haaa?! Fena yaparım!!.. Ben ona ne yaparsan yapayım, o kadın ya benimdir, ya da, toprağın!! İşte o kadar!!..
Yaaa, işte böyle.. Bütün bu acı gerçekler ve erkeklerin, 21.yy'da yaşadığımızı hatırlamamaları (çünkü onlar geçen yüzyıllarda, büyük bir kısmı da, ortaçağ'da kalmış) ve kadınların artık onlara mahkum olmadığı gerçeğini bir türlü anlayamamaları, üstelik bunu kabullenememeleri yüzünden hergün bir kadın cinayeti haberi duyuyoruz.
Yaşamda kazanılan herşeyin, ödenen bir bedeli vardır. Bu bedellerin en ağırı ve telafisi imkansız olanı da, tabii ki, insan yaşamıdır.. Bir gün bu katil kocalar, kadınların onlardan ayrılma ve kendi özgür yaşamlarını kurma hakkına sahip olduklarını kabul etmeyi öğrenecekler ve kadına yönelik şiddetle, onu öldürmekle kadının kendi özgür yaşamını kurma isteğinden vazgeçmeyeceğini mutlaka kabulleneceklerdir..
Bunu da, öldürülen onlarca kadına borçlu olacağız... Anıları önünde saygıyla eğiliyorum.. Görüşürüz..

2 yorum:

  1. Her zamanki gibi cok guzel dile getirdin,yuregine saglik canim....evet butun aci ceken hemcinslerimin onunde saygiyla egiliyorum...tesekkurler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim.. Beğenmene sevindim sevgili Sibel..

      Sil