24 Kasım 2011 Perşembe

ANLAMLI BİR ÖYKÜ... "NE MUTLU BANA ÇALMIŞLAR"..


Hani Facebook, Tweeter gibi sosyal sitelerde tweetlerimiz Retweet edildiğinde yani başkaları tarafından da, kullanıldığında, ya da, paylaşımlarımız beğenilip arkadaşlarımız tarafından da, paylaşıldığı zaman seviniyoruz. Beğenilmenin, iltifat görmenin, bir tür ödüllendirilmenin mutluluğunu yaşıyor, keyfini çıkarıyoruz öyle değil mi... İnsan böyle birşey işte.. Beğenilmek vazgeçilmez bir istek, bir gururlanma, övünme vesilesi.. Hele bu insan bir sanatçıysa, beğenilmek onun için neredeyse yaşamsal bir gereklilik.. Örneğin sahne sanatçıları için seyircinin alkışı dünyanın en büyük ödülüdür.. Bir sahne sanatçısı alkışsız yaşayamaz.. Sergilediği gösterinin sonunda alkışlanan sanatçı bütün yorgunluğunu unutur ve dünyanın en mutlu insanı haline gelir.. Biliyorum çünkü bizzat yaşadım..
Peki bu sanatçı bir ressam, bir yazar ya da, bir fotoğraf sanatçısıysa...

İşte, tam burada sizlerle hiç unutmadığım bir anımı paylaşmak istiyorum.. Yıllar önce sahibi olduğumuz Sanat Kültür Merkezimiz (ANKARA)SANATEVİ'nin Sanat Galerisinde ünlü bir fotoğraf sanatçısının "Renkli Fotoğraf" sergisini açmıştım. Sergideki eserlerin arasında harika bir fotoğraf vardı. Ustaca bir teknikle büyütülmüş kibrit fotoğrafı.. Serginin en güzel fotoğraflarından biriydi ve izleyenlerin büyük ilgisini çekiyor, çok beğeniliyordu.. Birgün, Galeride görevli sekreter bembeyaz bir yüzle geldi ve bu fotoğrafın duvardaki yerinde olmadığını söyledi.. Şimşek hızıyla Galeriye koştum. Gerçekten duvar boştu, fotoğrafın yerinde boş bir çivi duruyordu.. Maalesef bu harika fotoğraf, onu korumakla görevli sekreterin sorumsuzluğu ve görevini iyi yapamaması yüzünden çalınmıştı.. Ama asıl sorumlu bendim. Çünkü ben Kültür merkezinin ve Galerinin sahibiydim ve sanatçı benimle anlaşıp bu sergiyi bana emanet etmişti..

Düştüğüm durum hiç iç açıcı değildi.. Hem kendi adıma, hemde kurumum adına çok zor bir duruma düşmüştüm. Bu hırsızlık duyulduğu takdirde insanların SANATEVİ'mize karşı bir güvensizliği oluşacaktı ki, bu da, hiç hoş bir sonuç değildi..
Sorumsuz Sekretere kapının önü gösterildikten sonra, Fotoğraf sanatçısını aradım ve Galeri Kolleksiyonumuz için fotoğrafını satın almak istediğimizi ilettim. Tabii sevgili sanatçım, satmak değil hediye etmek konusunda israr etti ama ben satın almaya daha doğrusu hatamızı bu şekilde telafi etmeye kararlıydım.. Ne dediysem olmadı.. O da, fotoğrafı hediye etmekte direniyordu.. Sonunda, sanatçıma fotoğrafının çalındığını utana sıkıla itiraf etmek zorunda kaldım.. Gördüğüm tepki inanılmazdı.. Sanatçım bu habere çok sevindi, mutlu oldu... Düşünebiliyor musunuz?... Ben bir kınama beklerken, üzülen ve kızan bir insan göreceğimi zannederken, neredeyse bu haberden dolayı teşekkür aldım sanki..
... Ve bana şöyle dedi: "Düşünün birisi benim fotoğrafımı çok beğeniyor, ama satın alacak parası yok.. O kadar çok beğeniyor ki, çalıyor, çünkü fotoğraftan vazgeçemiyor, hırsızlığı göze alıyor.. Bir sanatçı için bundan büyük ödül olur mu?".....
Ben sulu gözlü biri oldum.. O zaman da, şaşkınlık ve sevinçten gözlerim dolmuştu.
Şimdi ise resmen ağlıyorum hatırlayınca o anları.... İşte sanatçı budur.. Umarım yeterince tarif edebilmişimdir..
Fotoğraf Sanatçısı İzzet KERİBAR'ı sevgiyle, saygıyla selamlıyorum..... Görüşürüz..

2 yorum:

  1. Senin bu tür anılarının çokluğu konusunda en ufak bir tereddütüm yok. Lütfen paylaş, paylaş ki yaşıyabilelim seninle. Sulu gözlülüğe gelince,lütfen bu konuda rekabete girmeyelim. Muhteşem bir yazı olmu. Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  2. Keşke herkes aynı özgüvene ve inceliğe sahip olabilse. Güzel bir paylaşım Emel'im. :))

    YanıtlaSil