7 Nisan 2013 Pazar

AH 9 NİSAN AHHH....

9 Nisan Günüyle sorunum var.. Neden mi?. Okuyun bakın.. 1996 Yılıydı.. Safiye sürekli israr ediyordu. "Gidelim lütfen Emel Abla, eğleniriz" diye.. Ankara'nın yakın kazası Kızılcahamam'da bir Ralli-Araba Yarışı olduğundan sözediyor, eşi Dursun'la birlikte gideceklerini ve ille benim de, gelmemi söylüyordu. Nedense gitmek istemiyordum.. Doğrusu öncelikle Dursun'un sürücülüğüne güvenim yoktu (ki, çok haklı çıktım) ve Şu Ralli hiç ilgimi çekmiyordu.. Ne dediysem onları vazgeçiremedim ve 9 Nisan sabahı beni evimden aldılar, birlikte yola çıktık Kızılcahamam'a doğru.. Yüreğim ağzımda ama sorunsuz vardık şehre.. Vardık da, oraya kadar boşuna gitmiştik. Çünkü Ralli bir gün önce yapılmış ve bitmişti. Seyredecek bir Araba Yarışı olmayınca, gelmişken piknik yapalım dedik; o da, olmadı ve Ankara'ya geri dönmeye karar verdik...

Vakit gün ortasıydı.. Yolların ıslanmasına ve kayganlaşmasına yetecek kadar da, yağmur çiseliyordu.. O yoldan geçenler hatırlar.. Kızılcahamam'ın hemen Ankara çıkışında "Karga sekmez" adıyla anılan müthiş virajlı, korkunç bir geçit vardır. Dağın kenarında dar bir yoldur karga sekmez.. Bu yoldan kıvrıla, kıvrıla dağı dolaşarak tırmanılır, oldukça yükseğe, düzyola çıkılır. O gün ikinci kez bu virajlardan geçecektik. Eski yıllarda Ankara - İstanbul yolu bu güzergahı takibederdi ve o berbat yoldan her geçişimde korkudan kıpırdayamazdım. Yolun kenarında çok ürkütücü, dimdik aşağıya inen, çıplak bir uçurum vardı çünkü.. Karga Sekmez'e geldik, virajları dönmeye başladık.. Dursun o kadar süratli giriyordu ki, dönemeçlere, beklenen oldu ve en yüksek, son virajda neredeyse düzlüğe çıkmak üzereyken, araba hem sürati hem de, yağmur nedeniyle kayganlaşan yol yüzünden dönemedi, dümdüz yürüdü, şaha kalktı, yolun kenarındaki iki metreden daha yüksek toprak barikatı aşarak uçurumdan aşağı doğru düşmeye başladı.
Arabanın arkasında oturuyordum.. Ön camda ağaç dalları vardı ve araba çok da, hızlı olmayan bir şekilde yokuş aşağı iniyordu. Ne kadar gittik bilemiyorum tabii. O anda düşündüğüm tek şey ömrümün o kadar olduğu ve birazdan öleceğimdi. Öyle dedikleri gibi, hayatım film şeridi şeklinde gözümün önünden filan geçmedi.. Bir süre sonra ön camdaki dallar, yapraklar görünmez oldu ve araba taklalar atmaya başladı. Kaç kere döndü onu da, bilmiyorum ama araç bir ağacın tepesine kondu ve durdu. Durduk! diye haykırmışım.. Tabii duran, arabadan geriye kalan oturduğumuz koltuklar ve Dursun'un sıkı sıkıya yapıştığı direksiyondu. Gerisi paramparça olmuştu..

Ağacın tepesine konmamızla Safiye'nin ön koltuktan dışarı uçması bir oldu. Arkasından Dursun direksiyonu bıraktı ve o da, düştü. Ama ben arka koltukta sıkışmıştım ve çıkamıyordum bulunduğum yerden. Bir yandan da, bağırıyordum, Safiyee, Dursuunn iyi misiniz?, nerdesinizz?. diye.. Sesime ses geldi.. Arkadaşlarım iyiydi.. Dursun geldi; beni sıkıştığım koltuktan çıkardı ve bende kendimi uçurumun orta yerinde bir tümseğin üstünde buldum... Şaha kalkıp toprak seti aşan araba, o çırılçıplak uçurumdaki bir meşe palamuduna çarpmıştı.. Çarpmanın etkisiyle kırılan ağaç arabanın altına girmiş ve düşüş hızını kesmişti.. Ve ister inanın ister inanmayın üstüne konup, durduğumuz ağaç da, çıplak uçurumdaki ikinci meşe palamuduydu.. Yani yaşamımı iki meşe palamuduna borçluydum.. Tabii Hâlâ doğaya da, iki ağaç borçluyum....

 Sonra?.. Sonrasını boşverin... Haftalarca kendime gelemedim hem fiziksel, hemde ruhsal sıkıntılar yüzünden... Yaşadığıma bir türlü inanamıyordum.. Düştüğümüz yükseklik tahminen 150 - 160 Metre civarındaydı.. Zaten kazayı gören hiç kimse de, inanamamıştı nasıl sağ kaldığımıza.. Haftalarca çevremdeki insanlara sordum: "Beni görüyor musunuz?, Duyuyor musunuz?" diye...
Hâlâ da, merak etmiyor değilim doğrusu!...
O gün benim ikinci doğum günüm olmuştu. 9 Nisan 1996.. Yani sonunda yaşımı da, öğrenmiş oldunuz!!...

 Aradan yedi yıl geçmişti.. Yine bir 9 Nisan günü gelen telefonla yaşamım bir kez daha alt üst oldu; tamamen değişti. O yıllarda Ankara Devlet Tiyatrosunda oyun oynuyor, hayatımın en mutlu günlerini yaşıyordum.. Gelen Telefon bana, artık oğlumun bakımını üstlenmemin zamanı geldiğini söylüyordu. Çalıştığım için özel olarak bakıma ve korunmaya gereksinim duyan oğluma babaannesi destek oluyordu. Ama Babaanne artık çok yaşlanmıştı ve birgün gelmesi beklenen sıra yine bir 9 Nisan günü bana gelmişti... Sanki tırnağım sökülürcesine acı duyarak Tiyatromu, Sahnemi bırakmak zorunda kaldım... Tam da, yeni oyun provalarının ortasındaydık... Bugün bile, o bırakışın dayanılmaz acısı hâlâ yüreğimdedir...

 9 Nisan Günü yaşamım iki kez yeniden başlamıştı.. Belli ki, bu 9 Nisan'ın bir mucizesi vardı.... Sonraki yıllarda her 9 Nisan Çekilişinde bir Milli Piyango bileti aldım... Hani, bakarsınız bir kez daha "O Gün" mucizesini gösterir de, ikramiye filan çıkar diye.. Amaa ıııhh, maalesef!!.. Hâlâ bir şey çıkmadı!.. Ama ben kararlıyım.. Moralimi bozmuyorum... İşte bir 9 Nisan daha geliyor.. Milli Piyango bileti almalıyım hemen.. Kimbilir, belki bir mucize daha gerçekleşir.. Ne dersiniz?... İkramiye çıkarsa görüşmeyiz!!...:) :) Yok, yok.. Hiç olur mu?.. Sevgili okuyanlarımı hiçbir ikramiyeye değişmem.. Tabii ki, görüşürüz... Elbette beni görüyorsanız?!!..

6 yorum:

  1. çok severek beğenerek okudum hikayeyi. bazen hayatımızın neye bağlı olduğunu asla tahmin edemiyoruz. çok büyük geçmiş olsun. tanımasam da, ben seni duyuyorum ve görüyorum ve keyifle takip ediyorum:)) sevgiyle kal.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Juliette harikasın.. Çok teşekkür ederim.. Biliyorsun aynı keyifli takibi bende seninle sürdürüyorum. Selam ve sevgiyle..

    YanıtlaSil
  3. ?????? Olamaz....korkunc olay....:(((((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun zaman oldu Sibel'cim.. Korkunçtu.. Ama artık anılarda kaldı.. Yine de, hâlâ bir mucize bekliyorum 9 NİSAN gününden..

      Sil
  4. Nasıl güzel bir anlatıdır. acının içinden çıkan hayat.Yüzüme vurdu yarım bıraktığım hayatlar. Ulaşmak ulaşa harflerin birleşmesiyle içine kattığın duyguyla " anne " bu denli güzel mi anlatılırmış. sevgimdesin. Karga sekmez yolunu babam yapmıştır. Oralar daha mı daha mı kötüymüş... Yaşasaydı benim adıma da insanlık adına güzel yollar yapacaktı beni erken bıraktı . öpüyorum seni.

    YanıtlaSil
  5. Süheyla'm, zaman ayırıp okuman, yorumlaman öyle değerli ki.. Çok Teşekkür ederim.. Varolasın, sağolasın tüm sözlerin, cümlelerin ve arkadaşım olduğun için.. Sevgimle..

    YanıtlaSil