12 Şubat 2011 Cumartesi

ELMAS HANIM, GÜLE GÜLE..


                 
Elmas hanımı ilk gördüğümde ikinci ameliyatımdan yeni çıkmıştım ve doğru dürüst yerimden bile kıpırdayamadan hastane odasındaki yatağımda yatıyordum. Bulunduğumuz Servis hastanenin  Onkoloji servisiydi. Çevremdeki herkes kanser hastasıydı. Herkes siyah bir yüzle dolaşıyordu. Yanlış duymadınız, siyah bir yüzle dedim. Zaten bende ilk defa orada öğrenmiştim, beyaz tenli olduğu halde, insanın siyah bir yüz rengine de, sahip olabileceğini.
              
Ben de, kanser teşhisiyle hastaneye yatmış ve ağır bir ameliyat geçirmiştim. Ameliyat sonrası beni onkoloji hastalarından ayırmışlardı. Çünkü yapılan tahliller temiz çıkmış ve artık kanser denen o hain hastalıkla bir ilgim kalmadığı söylenmişti. Dikişler sorun çıkarmış ve bir, hatta bir tane daha operasyon geçirmek zorunda kalmıştım.
İşte bu ameliyatlar serüveninin bir yerinde, birgün Elmas Hanım çıkageldi. Onunda yüzünün rengi siyahtı ama, çok sağlıklı görünüyordu. Kırkyedi yaşında genç bir kadındı. Yanında gözünün içine bakan ve karısını çok sevdiği her halinden belli olan, kocası vardı. Çok sıcakkanlı bir kadındı. Benim kıpırdayamadığımı görünce, "üzülme ben sana yardımcı olurum" dedi. Eşini benim eksiklerimi alması için seferber etti. Sanki koruyucu bir melek gibi yardımıma gelmişti..
Elmas Hanım da, altı yıldır kanser hastasıydı. 0 gün de, yalnızca bir miktar serum tedavisi görmek için gelmişti. Hastanede yatmayacaktı. Kendisine verilen serum bittikten sonra evine gidecekti. Yanımdaki yatağa oturdu, sohbet etmeye başladık. Bana hastalığını, ailesini, çocuklarını anlattı. Canını sıkan bazı sorunlarından bahsetti.. Öyle samimi ve içten bir insandı ki, onu sevmemek mümkün değildi.
                 
Eşi de, etrafında pervaneydi sanki.. Karısına en iyi şekilde destek olabilmek için  uğraşıyordu.. Elmas Hanım yatamamaktan ve günlerdir doğru dürüst uyuyamamaktan şikayet ediyordu.. O zaman anlamamıştım.. Çünkü, iyi görünüyordu ama, anlaşılan hastalığı iyice ilerlemişti..
              
O gün uygulanan serum tedavisi bitti ve Elmas Hanım evine gitti.
Ama ben bir türlü Hastaneden çıkamıyordum. İkinci ameliyatımdan sonra vücudum enfeksiyon kapmıştı ve hergün dört kez enfeksiyonu temizlemek için yapılan pansumanlar yüzünden perişan haldeydim.. Arkasından dikişler bir kez daha sorun çıkarmış ve yirmi günde üçüncü ameliyatımı olmuştum.
Ayağa kalkabildiğim bir gün koridorda Elmas Hanımla karşılaştım. Yine serum tedavisi görmeye gelmişti ve üzgündü.. Hastalığının ona huzur vermediğini söylüyordu.
Yine kısa süreli gelmişti ve akşam evine dönecekti.
Bir kaç gün sonra, Üçüncü ameliyatımın verdiği sıkıntıyla hastane yatağımda yatarken, bir kez daha Elmas Hanım içeriye girdi ve yanımdaki yatağa oturdu. Bu defa Elmas Hanıma kan verilecekti ve yine akşam evine dönecekti.
Berbat bir durumdaydım. Bir dizi ağır ameliyat geçirmiş ve yine çok zor hareket ederek yatıyordum. Hastaneye yatalı iki haftayı geçmişti ama bir türlü iyileşip, evime dönemiyordum..
Evimi çok özlemiştim ve sanki bir daha hiç göremeyecekmişim gibi gelmeye başlamıştı. Hasta psikolojisinin ne demek olduğunu orada öğrenmiştim. Son derece moralsizdim. Çevremde ağır ve ölümcül bir hava vardı ve Elmas Hanımı kıskanıyordum. Ben günlerdir hastanede, bakımsız ve kötü bir durumdaydım. O ise tertemiz, bakımlı ve çok şıktı. Üstelik, kendisine verilen kan bittikten sonra, evine gidecekti ama ben kimbilir ne zaman evimi görebilecektim..
Elmas Hanım oturarak tedavi oluyordu, çünkü bir türlü sırtüstü yatamıyordu. "Ahh, bir sırtüstü yatabilsem, şöyle rahatca bir uyuyabilsem" diye söyleniyordu. Bir ara "canım toprak yemek istiyor" dedi. Hani, hamileler toprak yemek istermiş ya, bulantılarına iyi geldiği için, tıpkı onun gibi. Aynı toprak yeme isteğini, hemşire'ye de söylediği zaman, hemşire kansız olduğu için böyle bir isteği olduğunu söylemişti..
Elmas Hanım sırtüstü yatamıyordu ama, ben kollarımda takılı olan, serumlar yüzünden sürekli sırtüstü yatmak zorundaydım ve iyileştiğim zaman, bir daha sırtüstü yatmamaya yemin etmiştim. O ise, yatağın ortasına oturmuş, kan tedavisinin bitmesini bekliyordu..
                
Tedavi uzamış, kan torbaları bir türlü bitmemiş ve Elmas Hanım'ın o gece hastanede kalması kesinleşmişti..
Birden yatağın ortasında dönmeye başladı. Panik halinde "nefes alamıyorum" diye bağırıyordu. Yanındaki oksijen tüpünü yakaladı ama değişen bir şey olmadı. O, "nefes alamıyorum", diye bağırıyor, bense hemşire'ye bağırıyordum, bütün gücümle..
Hemşire geldi ve soğukkanlı bir şekilde, panik içinde yatağın ortasında dönüp duran Elmas Hanım'a, "sakin ol" dedi.. Tavrında, "beni niye rahatsız ettiniz" der gibi, bir görüntü vardı. Ama sonra baktı ki, Elmas Hanım'ın durumu iyi değil, kendisi tek başına altından kalkamayacak, hemen hastanede görevli ne kadar doktor varsa çağırdı ve o andan sonra, telaş içinde bir koşuşturma başladı.
                
Elmas Hanım gerçekten hiç iyi görünmüyordu  ve "sakin olamam, nefes alamıyorum" diye mırıldanıyordu. Ben binbir güçlükle, iki yanımda sallanan direnlerimi toplayarak, kalktım ve odadan çıktım. Oda doktorlarla dolmuştu. Herkes koşturuyordu. Gittim, koridordaki sandalyeye oturdum ve bekledim.. Odanın kapısı kapanmadan önce, Elmas Hanımı son gördüğümde, yatakta sırtüstü yatıyordu..
O, sırt üstü yatmayı çok özlemişti ve canı toprak yemek istiyordu. İki isteğine de, kavuştu. Ertesi gün öğleden sonra toprağa verdiler Elmas Hanımı..

O gece geç vakit odaya döndüm. Oda boşaltılmış, Elmas Hanım'ın naaşı, morga kaldırılmıştı. Yani yanımdaki yatak boştu. Bir an sohbet ederken, bir an sonra, Elmas Hanım, yanı başımda çekip gitmişti. O gün üçüncü kez karşılaşmıştık. Bana öyle geliyor ki, sanki  Elmas Hanım ölmek için, benim yanımı seçmişti.. 
Güle güle Elmas Hanım.... Görüşürüz...

3 yorum:

  1. offf çok hüzünlü emel birşey demeyeceğim((((

    YanıtlaSil
  2. Emel Hanım irkilerek okudum...Klavyenize, gönlünüze sağlık...

    YanıtlaSil
  3. Allah rahmete eylesin Elmas Hanimi... demek son istedigi gerceklenmis hem sirt üstü yatabilmis hemde topragi tadabilmis zavalli kadincagiz... ama o hemsirelerinin taviri bence insandisi ve cok üzücü bir hariket idi... artik bizi biz eden insanligin degeri kalmadimi... Emel ablam cok duygulu ve aci yasadiginiz bu dönüm..insallah gelecekte mutlu günler görürsünüz öptüm *Burcu

    YanıtlaSil