26 Mayıs 2011 Perşembe

POLİTİKACILARA BAYILIYORUM!!...


"BEN KİMİM, BİLİYOR MUSUN?"................
Bu acaip soruyu en çok bir Politikacı sorar.. Örneğin arabasını durduran Trafik Polisine.. Yalnızca işini yapan Polis, öyle incinir, öyle kırılır, üzülür ki!!.. Ama hiçbir şey yapamaz.. Çünkü soru büyük yerden sorulmuştur!!.. İşte ben Bu ülkede yapılan Siyasete ve Politikacılara bayılıyorum!!!...
Neden mi?, gördüklerim ve yaşadıklarım muhteşem! harika! akıllara ziyan şeyler de, ondan!!..

Öncelikle, bizim ülkemizde herkes politikacı!.. Herkes her konuda herşeyi biliyor ve herkes durmadan konuşuyor. Daha doğrusu genellikle ağzını fena halde bozarak konuşuyor!!
Hatta bazen ağız bozmak da, yetmiyor, kırılan kafalar, moraran gözler giriyor devreye..
Buna da, siyasi tartışma! fikir tartışması! diyorlar..
Onca kakafoni arasında da, doğru sesi ayırdetmek mümkün olmuyor tabii..

Bu arada malum olduğu üzre, demokrasinin gereği olarak siyasi partilerimiz var, hem de, onlarca!!.. Hepsi de, ülkeyi yönetmeye talip.. Hepsi de, kendisinin farklı olduğunu ve ülke için en iyi, en doğru olduğunu iddia ediyor..
Bir de, bu partilerde politika yapanlar var.. İşte söz buraya gelince şöyle bir durmak gerekiyor.. Çünkü yaşanan trajikomik olayları da, bu adına politikacı denen, benim bayıldığım, acaip zat'ı muhteremler yaratıyor..

BERNARD SHAW Diyor ki:
Hiçbir şey bilmiyor.. Ama bildiğini düşünüyor.. Demek ki, bir Siyasi Kariyer edinecek......

Yani, özellikle bu ülkede politika yapmak için, hele de, Türkiye Büyük Millet Meclisi TBMM'ye girmek için, "siyaset bilimi" öğrenmeniz gerekmez. Herhangi bir siyasi duruşunuz olmasa da, olur..
Tahsil, Eğitim filan da, şart değil.. Peki neler gerekiyor?
Kişiliksizlik, Yardakçılık, Sahtekarlık ve Yalancılık. Çünkü, bu tuhaf adamlar durmadan yalan söyler, bol keseden vaatler sıralar. İşin ilginç tarafı söyledikleri yalanlara kendileri de, inanırlar. Sorulan hiçbir soruya, o sorunun cevabını vermezler. Bir sürü İlgisiz hikaye anlatırlar.. Bu zat'ların sinirleri de, alınmıştır. Birbirlerine her türlü, ağıza alınmayacak hakaretler ederler ama hiç oralı olmaz, hiç kendi üstlerine alınmazlar..

Peki başka ne gerekiyor? Tabii ki, P A R A, çok para!!.. Yani para tomarlarını çantasına koyup, Başkent Ankara'nın yolunu tutan, saydığım harika! özelliklere sahip herhangi bir zat, kolayca kendisini TBMM'de, bol paralı, kabarık maaşlı, trafikte kendisini çeviren polise "Ben kimim, sen biliyor musun" diyecek kadar itibarlı!! bir Milletvekili olarak bulabilir.. Zaten nihai amaç da, TBMM'ye girmektir.

Hangi partiden girdiğiniz önemli değil!.. Hangi Parti sizi Meclise taşırsa siz de, hemen o partinin saflarında yerinizi alır ve o siyasi düşünce her neyse, onun savunuculuğunu yaparsınız!.. Bu partinin siyasi duruşunun ne olduğu hiç önemli değildir..
Çünkü sizin zaten siyasi bir görüşünüz, duruşunuz hatta herhangi bir fikriniz bile yoktur..

Bu arada inanılmaz olaylara tanık olursunuz.
Örneğin, yalnızca milletvekili seçilebilmek için birbirinin tam karşıtı fikirleri savunan, partiler arasında sürekli gezinen birilerini görürsünüz..
Bu acaip insanlar o parti senin bu parti benim dolaşır dururlar..
Son seçimlerde yaşanan iki örnek var ki, bu da, olabilir mi? dedirten cinsten.. Hani "Hayaldi Gerçek Oldu" misali, bunlar da, oldu!..
Van'ın Başkale ilçesi Milliyetçi Hareket Partisi MHP, İlçe Yönetimi İlçe Başkanının önderliğinde topluca istifa ederek, Barış ve Demokrasi Partisi'ne BDP'ye geçti!.. İki parti arasındaki aşılmaz denen yapısal uçurum çıkarlar söz konusu olduğunda aşılıverdi.. Birisi Irkçı, milliyetçi bir parti, diğeri, bölücü diye nitelenen, terör örgütü PKK'nın sözcüsü olduğu iddia edilen, yani birbirinin taban tabana zıddı iki parti..
Nasıl oluyor da, bu kadar kolay saf değiştirilebiliyor?.. Anlaşılır gibi değil!!..

Bir de, Muş'tan acaip bir örnek var..
Cumhuriyet Halk Partisi CHP'nin, Milletvekili listesinde birinci değil de, ikinci sıraya konulduğu için küsen, muhterem bir zat partisinden istifa ediyor. Bundan sonrası daha da, acaip!.. İstifa ettikten sonra, Milliyetçi Hareket Partisi MHP adayını destekleyeceğini ve onun için çalışacağını açıklıyor..
Bu iki parti birbirine, ne kadar benziyor?.. Benziyor mu?..
Yoksa aralarında bir fark yok mu?..
Tanrım, sen aklıma sahip ol.. Yoksa ben daha fazla akıl sağlığımı koruyamayacağım, bunları gördükçe..

İşte bu, niteliksiz, amaçsız, idealsiz, akılsız, fikirsiz, bilgisiz insanlar çıkıyorlar ortaya ve bizleri yönetmeye talip oluyorlar ve ne acıdır ki, bu şansı da, buluyorlar..
Ben nasıl bayılmam! bu ülkedeki, siyasete ve siyasetçilere!!..

"Kendisini Ulusuna hizmet etmeye adayan Siyasetçiye Devlet Adamı denir... Ulusun kendisine hizmet etmesi gerektiğini düşünen Devlet Adamına ise Siyasetçi!!!".. George Pompidou....

Bütün bu garipliklerden sonra, aklım hala başımda kalmışsa, Görüşürüz...

1 yorum: